Elâ

Hiç bilmediğim bir yerde çiselesin yağmur.
Yağmur bilindik, bildiğin yağmur. Toprağın ve bitkilerin kokusu dolsun içime huzur huzur. Islansın saçlarım. Süzülsün damlalar yanaklarımdan aksın.
Usulca essin rüzgâr, canımı acıtmasın. Hasta etsin ruhu zatürre olmuş bedenimi ziyanı yok. Yeter ki yüzümü ay aydınlatsın.
Benim güneşten de bir beklentim yok artık.
Bildiğim yerlerde doğudan değil, beton binaların arkasından doğardı o. Doğmasın öyle yapacaksa.
Rica ediyorum, bu bilmediğim yerde çirkin binalar olmasın. Çalı çırpıdan kendime ev yapayım dişi kuşçasına. Ağlamasın yokluğumda ben çocukken ölen sakalarım.
Hiç tanışmadığım sen gel işte tam o zaman.
Bu bilinmedik yerde iki yabancı... Haydi, gel tanışalım.
Sohbet edelim biraz, mutluluğun rengini tartışalım. Sen, yeşil de bakarak gözlerime; ben, kahve diyeyim: Elâ da anlaşalım.

Gözlerine bakınca ne gördüğümü anlatabilirim sayfalarca…

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Keyifsiz

Unutulmaz

Mezuniyet