Bir Bakıma

Bir bakıma iyi oldu ayrıldığımız.
Yanında mutluydum falan alışkın olmadığım şeyler, hep farklı hissediyordum zaten.
Zaman su gibi akıp gidiyordu ben daha ne olduğunu anlamadan. Yaşlanacaktık bir anda. İyi oldu.
Tüm dertleri çok da dert etmeden atlatacaktık. Yastığa başımızı koyduğumuzda,
içimizde sıkıntı hissetmeyecektik. Yavaş yavaş kırışıklar çıkmaya başlayan yüzümüzden gülümsemeler eksik olmayacaktı. Belki ayrılmasak, sırf öylece dalıp birbirimize bakışlarımız, toplasan aylar sürecekti: Ömrümüzden ömür yiyecektik. Tabii iyi oldu.
Dostların bir işi çıktığında, herkes bir yere gittiğinde, yanımızda kimse olmadığında ve birine ihtiyaç duyduğumuzda hemen arayıp buluşacaktık.
Bu kötü duyguyu hissedemeyecektik iliklerimize kadar. Kötüyü hissedemezsek, iyiyi nasıl ayırt edecektik? İyi oldu.
"Yalnız kalmak istiyorum bugün." dediğin günler vardı. Oturup tek başına dinlenmek isterdin.
Ayrı evlerde olsak da seninle oturup dinlenirdim bende senden habersiz, yalnız kalmana izin veremezdim, sadece benden bıkma diye tektin.
Açıkçası hala teksin. Yalnız mısın bilmiyorum ama. Sen yalnız olma. Sıkıntılarında olmasın mümkünse. Gerçi hiç sıkıntın olmazsa da sıkılırsın.
Az bir şey sıkıntın olsun o zaman, gerisini benim köşede duran dosyaların üzerine bırak. Ben bir ara
onları da hallederim.
Bir bakıma iyi oldu ayrıldığımız. "İyi ki tanımışım." diyemezdim yoksa ardından. Malum, "İyi ki seni tanıdım." klişe, prim yapmıyor o kadar.
Yapsa... Sanırım çıkmazdın hayatımdan.
İyi. Senin için genelleme yaptığımı düşünebilecek kadar özeldin sen benim için. "Ne saçmalıyorsun." derdim yoksa. Oysa sen ayrılmak isterken bile özeldin. Olmamı istediğin adam da olabilirdim çaktırmadan. Ama o zaman "sahte ben"i severdin.
İyi oldu iyi. Kısa da olsa gerçekten sevildiğimiz bir ilişkimiz oldu bak. Ayrılığımız tertemiz. Gözyaşı yok, of puf yok. Ne güzel iş çıkardık. Geçen bir arkadaşa anlattım bunu. Baktım yüzü değişti. "N’oldu?" diye sordum. "İçime sinmedi. Osurmadan s*çmışsınız." dedi. Gülsem mi üzülsem mi bilemedim...
Bir bakıma iyi oldu ayrıldığımız. İçim kıpır kıpır gelirdim yanına. Senin içinde de hep tatlı bir telaş vardı. Yoruyordu bizi bunlar hep. Hele gülmek: Çenemizin, yanaklarımızın alışkın olduğu bir eylem değildi. Biz, sahte olmasa da acı gülümseyişlerin ya da ufak sırıtışların insanlarıydık.
En iyi de ne oldu biliyor musun? Alışkanlık olmadık. Hızlı sevdik hızlı bitirdik. Hatta o kadardı ki, sanırsın tavla oynadık. Evet evet. Biz bildiğin tavla oynadık. Mutlu mesut oturduk masaya, iki muhabbetin belini kırdık. Kahveler geldi gitti, çaylar falan içildi. Araya bir yemek bile sıkıştırdık. Sonra açık vermene karşılık, al bakalım sana bir kırık.
Kızdın sen tabii, biraz bozuldun. Kazandım sandım ama aslında mars oldum.
Yine de her şeye rağmen iyi oldu ayrıldığımız. Huzurluydum o ara. Düşünebiliyor musun? Kim bulmuş huzuru ki ben huzur doluyum?!
Herkes huzursuzken benim çok huzurlu olmam...
Olmaz yahu, insanlara çok ayıp. İyi oldu iyi. Biz iyi ki ayrıldık...

Bir bakıma da kötü oldu.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Keyifsiz

Unutulmaz

Mezuniyet