Eksi Yirmi

Mesafeler bizim için içten bir kucaklaşmaya bahanedir demiştim giderken. Kimseyi kalbimden çıkarmadım ben. Uzaklaştığım oldu birilerinden ama unutmadım hiç. Aslında unutmaya da çalışmadım.
İlk defa bu kadar sevdiklerimden uzak ve bir o kadar da kendime yakınım. Fark ettim de hiç de fena biri değilmişim. Kahve içiyorum kendimle. Kitap okuyorum. Film izliyorum arada. Eskiden sadece sinemada izlerdim. Gidemiyorum şimdi. Sonra "Ders çalışman lazım" diyorum kendime. "Evet doğru" deyip ders falan çalışıyorum yine kendim. Laftan sözden de anlıyorum bak.
Yalnız ben sevmeyi çok özledim. Anladım ki kendi dilinle iletişim kurmadığın zaman sevemiyorsun o kadar çok. Seviyorsun biraz ama o kadar değil. Ya da ben yapamıyorum.
Kız çok güzel, (yok bu az geldi) kız çok çok güzel, kibar, iyi ve daha bir sürü şey. Ama olmuyor. Geçen yine kahve içiyoruz. (Kendimle değil bu arkadaşla) "Yürüyelim mi?" dedi. Hayır dedim. Bozuldu. "Kahveden sonra ne yapacağız?" diye sordu. "Evlere dağılırız herhalde" dedim. Daha da bozuldu. Bu arada bu konuşmaları da ingilizce yapıyoruz, aynı samimiyeti vermiyor. "Niye geldin benimle vakit geçirmeyeceksen" dedi. Ama öyle trip falan değil gayet şaşıran birinin mantık arayan sorusu.
Şaşılacak ne var tam kavrayamadım.
Kahve içmek ister misin demişti evet diyince de davet etmişti şurada buluşalım diye. Zaten emrivaki gelmişim bozulmaman için. Şimdi niye bozuluyorsun? Kahve içmek ister misin sorusuna ben hiç hayır demedim ki.
Soru: Niye geldin benimle vakit geçirmeyeceksen?
Cevap: Kahve içmeye.
Doğru soruyu sorduğunda evet demiştim. Yanlış soru "Yürüyelim mi" idi. Hava dışarıda -20 ama biz yürüyeceğiz. Dışarıda romantiklik diz boyu çünkü. Pardon dışarıda kar diz boyu diyecektim.
Yürümüyorum arkadaşım. Kusuruma bakma. Ayrıca ben seni değil kahveyi seviyorum. Soğuğu da hiç sevmiyorum. Sana olan hislerim bu ikisine olan sevgi mesafelerimin tam ortası işte. Ne yani çok güzelsin pardon, çok çok güzelsin diye -20'de yürüyelim mi şimdi? Elde eldivenler, üstümde beş kat giysiyle koca mont, ağzımda boyunluk, boynumda atkı.
Filmin adı: Eskimoların Aşkı.
Yalnız yazının sonunda niye sevemediğimi anladım sanırım. Ben -20 derecede sevemiyorum. Lütfen beni en azından 0 derecenin üstünde bir sıcaklıkta kahve içmeye davet edin. Söz, daha çok seveceğim…

Belki de sorun gözlerindeki sıcaklığı başka gözlerde bulamamamdır…

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Keyifsiz

Unutulmaz

Mezuniyet