Gündüz-Gece

Dostları ve aileyi özlemek gibi gündüz bugün. O kadar uzun. Gece yarısı hala biraz da olsa aydınlık hava.
Sevdiklerim bu aydınlıkta yıldız olup parlayacak kadar ışık saçar. Bilmiyorum yıldızlar mı oturduğum yerden daha uzakta yoksa sevdiklerim mi şimdi. Sarılma anlarına yaklaştıkça uzuyor sanki saatler. Aramıza girecek günler hain ve bir o kadar da güzel, parıldayarak bakan bir çift yeşil göz gibi.
Terk edenlerin terk edişleri koymadı hiç. Sınavsız geçtiğim zor bir ders hissiydi iliklerime kadar hissettiğim. Ve öğrendim, çok karmaşık zannettiğimiz sevgilerin gözümüzü alan ışık kadar sıradan olduğunu.
Dostları anlatmak içinse tek kelime yeterliydi dostun anlamını kavradıktan sonra: Dostlar, dostlar. Kavradıktan sonra bir şeyi tanımını okumak gereksiz. Çünkü önünde sonunda bir insan yazıyor anladığını sözlüklere. Neyin ne olduğunu bilen biri. Uzman. Ve sevdiklerim uzmandır gerçekten sevmekte.
Bu ara ne gidesim var ne kalasım. Yalnızlığımın tadı şekersiz içtiğim kahve kadar güzel geliyor şimdi. Ama biliyorum, hayat dostla içilecek demleme çaylar dururken sırf daha basit yapması diye sallama içilecek kadar uzun değil.
Özledim dolma yemeyi. Sarmayı ise yapması uğraştırıyor yapanı diye dolma kadar sevemedim.
Yaz gününde türeyen dünyanın her yerindeki sineklerin sayısı kadar sevdim seni. Sen biraz ben gibisin, sinekleri sevemedin...
Sonsuza kadar yazardım sevdiklerimi ama gece yarası olmuş bildiğin, özür dilerim yatma vakti: Uykumu yenemedim.

Ve çok seviyorum uykuyu çünkü biliyorum, uyurken seni sevemedim.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Keyifsiz

Unutulmaz

Mezuniyet